السَّارِقُ وَالْمَسْرُوقُ:
أَخْلَى الْمَطَرُ وَالْبَرْدُ وَالرِّيحُ وَاللَّيْلُ الشَّارِعَ مِنَ الْمَارَّةِ، وَلَكِنَّ ثَمَّةَ رَجُلاً لَمْ يَكْتَرِثْ لَهُمْ، وَاسْتَمَرَّ فِي سَيْرِهِ الْمُتَرَنِّحِ الْمُتَمَهِّلِ، وَرَاقَبَ الْبُيُوتَ بَيْتًا بَيْتًا، وَاخْتَارَ أَحَدَهَا، وَانْتَظَرَ قُرْبَهُ حَتَّى أُطْفِئَتْ كُلُّ أَنْوَارِهِ، وَانْتَظَرَ اِنْتِظَارًا آخَرَ قَدَّرَ أَنَّهُ كَافٍ لِأَنْ يَغْرَقَ سُكَّانُ الْبَيْتِ فِي النَّوْمِ الْعَمِيقِ، ثُمَّ تَسَلَّلَ إِلَى دَاخِلِ الْبَيْتِ هَازِئًا بِكُلِّ الْأَبْوَابِ الْمُقْفَلَةِ، وَحَرِيصًا عَلَى الْعَمَلِ بِمَا كَانَ يُرَدِّدُهُ دَائِمًا بِتَبَاهٍ: «أَدْخُلُ كَالنَّسِيمِ وَأَخْرُجُ كَالنَّسِيمِ» وَجَالَ الرَّجُلُ فِي غُرَفِ الْبَيْتِ مُتَجَنِّبًا الْغُرَفَ الَّتِي يَظُنُّ أَنَّهَا غُرَفُ نَوْمٍ بَاحِثًا بِهُدُوءٍ عَمَّا غَلَا ثَمَنُهُ وَخَفَّ وَزْنُهُ، وَكَبَتَ شَهْقَةَ تَعَجُّبٍ عِنْدَمَا تَنَبَّهَ بَغْتَةً لِصُورَةٍ فُوتُوغْرَافِيَّةٍ مُعَلَّقَةٍ عَلَى الْحَائِطِ لِرَجُلٍ ضَخْمِ الرَّأْسِ ذِي وَجْهٍ صَلِفٍ مُتَعَجْرِفٍ، وَضَحِكَ بِصَوْتٍ عَالٍ سَاخِرٍ غَيْرَ آبِهٍ لِسُكَّانِ الْبَيْتِ إِذْ عَلِمَ فِي تِلْكَ اللَّحْظَةِ أَنَّهُ كَانَ يُحَاوِلُ سَرِقَةَ بَيْتِهِ، وَجَلَسَ عَلَى أَحَدِ الْمَقَاعِدِ مُكْتَئِبًا كَآبَةً لَا سَبَبَ لَهَا إِلَّا تَيَقُّنَهُ بِأَنَّ يَوْمَ تَقَاعُدِهِ لَمْ يَعُدْ بِالْبَعِيدِ..
Soyguncu ve Soyulan:
Yağmur, ayaz, rüzgar ve gece sebebiyle gelip geçen kimse kalmamıştı sokakta. Fakat orada bir adam vardı ki tüm bunlara bana mısın demedi. Sersem ve yavaş adımlarla yoluna devam etti. Evleri bir bir süzdü ve evlerden birini gözüne kestirdi. Tüm ışıkları sönünceye kadar evin yakınında bekledi. Ev sakinlerinin derin bir uykuya dalması için belirlediği son vakte kadar durdu orada. Sonra her zamanki gibi kibirle “rüzgar gibi girer rüzgar gibi çıkarım” sözünü mırıldana mırıldana hırsla tüm kilitli kapıları çocuk oyuncağı gibi açtı ve evin içine sızdı.
Adam, yatak odası olduğunu düşündüğü odalara yaklaşmamaya gayret ederek evin odalarında dolaştı. Sessiz sessiz yükte hafif pahada ağır gelecek şeyler aramaktaydı. Birden duvarda asılı kocaman bir başa ve kurumlanan, mağrur bir yüze sahip adamın
fotoğrafınının farkına vardı. İşte o an şaşkınlıktan kaynaklanan çığlığını zor dizginledi. Ancak akabinde ev sakinlerini umursamayarak alaycı, yüksek bir sesle güldü. O an bizzat kendi evini soymaya çalıştığını anladı. Kederli ve mahzun oturuverdi koltuklardan birine. Aslına bakarsak emeklilik gününün hiç de uzak olmadığını bilmesi dışında hüznü için hiçbir sebep yoktu.