İnsan işsiz bir hayat hayal edebilir mi? Yeme, içme ve lüksün kapalı döngüsüne dayalı bir yaşam mı? Herkesin sefaletten kaçmaya çalıştığı bir ideal gibi görünebilir, ama aynı zamanda hayvan yaşamı döngüsüyle tam bir uyum içinde olabilir: buna karşılık hayvan, hayatta kalmak için biyolojik ihtiyaçlarının tatmininden başka bir şey aramaz. . O halde, rasyonel bir varlığı ayırt eden nedir? Ve eğer iş hayvan seviyesinden insanlık seviyesine bir ilerleme ise, o zaman onun gerçek özü nedir?
İş görünmeden önce
Eserin anlamı, insanlık tarihinde birçok biçim aldı ve zamanın geçişi, medeniyetlerin farklılığı ve her biri bu eylemin gerçek özünü formüle etmeye katkıda bulunan birçok felsefi ve entelektüel akımın ortaya çıkmasıyla gelişti. kendi ilke ve vizyonuna göre Bunu anlamak için birlikte başlangıç noktasına dönmeye çalışıyoruz: İnsan faaliyetleri hayatta kalmak için avcılık, hasat ve mağaralarda yaşamakla sınırlı olan ilk insana ya da deyim yerindeyse “tarih öncesi insana”.
Çalışma, ikincisi için varoluşun devamı için bir araçtan başka bir şey değildi ve modern anlamda, en azından Oxford Sözlüğü'nün entelektüel veya fiziksel bir faaliyet olarak listelediği anlamda, bu çalışma anlayışına sahip değildi. toplumsal bağlamda bir sonuca ulaşmak veya bir amaca ulaşmak için girişilen çaba
Tarih öncesi insanın açık yolları vardı: Ne yaparsa yapsın yaşamın sürekliliğini sağlamak için: Yapıyorum, öyleyse varım, ne daha fazla, ne daha az. Anlamlar, yaşamın özü, varoluşun anlamı, insan ilişkileri, sosyal organizasyon vb. konusunda belirli bir vizyonu yoktu. Hayatının tamamı biyolojik ihtiyaçları karşılama derecesini aşamamış, bazen bu doğa için mücadele etmiş ve çoğu zaman bundan faydalanmıştır.
Bu fayda nasıl sağlanır? Atın çıpası şudur: O, ihtiyaçlarını giderdiğini doğrudan doğadan, ham haliyle, evcilleştirmeden, değiştirmeden, değiştirmeden, eklemeden alırdı. Çiğ et yer, üzeri yapraklarla kaplıdır ve doğal mağaralarda yaşar. Kendi dokunuşunu katıyor mu? Gerçekten o aşamaya gelmedi, henüz değil
İş ve uygarlık endüstrisi
Zaman geçtikçe insan, doğanın kendisine verdiği nimetleri ve meyveleri avcılık ve toplama aşamasından tarım ve sanayi aşamasına geçmiş; Hiçbiri tamamen üretime katkıda bulunmak için almıyor. Yemek, uyumak, avlanmak ve seksten başka bir şeyle meşgul olmayan ilkel insandan, kulübe yapan, buğday yetiştiren, hayvan kemiklerinden alet yapan, daha sonra ütüleyen, ipek böceği iplikleri ile elbise dokuyan bir insana geçiş. iş kavramının gelişimine katkıda bulundu.
Böylece doğayı denetimi altına alır ve öğelerine kendi dokunuşunu ekler: değişim vardır, evcilleştirme vardır ve dolayısıyla iş vardır.
Çalışma, insanın doğayla karşılaşmasıdır. - Karl Marx
Bir yerden bir yere göçebelik aşamasından, kulübelerde ve evlerde veya nehirlerde istikrar aşamasına, özünde göçebe sistemin hüküm sürdüğü ve sosyal ilişkilerin hakim olduğu Bedevilik eylemini yansıtan medeniyet eylemine geçer. yoklar. İbn Haldun'a göre insan, şehirleşme ve medeniyet yaratma eyleminden bölünmez bir toplum inşa etme uğruna her şeyi doğal unsurlara göre uyarlar.
Kent sosyolojisinde “çiğ olan her şey doğaya, pişirilen her şey kültüre aittir” şeklinde bir teori de vardır. Zamanla insan doğal ürünleri pişirmeye, yani onları yeniden yapılandırmaya ve buna paralel olarak da kültür unsurlarını oluşturmaya başlamıştır. Örneğin Japon kimonosu, doğada bulunan aynı hammaddeden yapılmış olmasına rağmen İskoç eteği gibi değildir.Aynı şey İtalyan pizzası ve Mağrip kuskusu için de geçerlidir. Örneğin Mezopotamya uygarlığı tarıma dayalıydı, eski Mısır uygarlığı sanayiye dayalıydı vesaire; Kültürün bu kurucu unsurları aynı zamanda bir uygarlığın oluşmasına ve onu diğerlerinden farklı kılanın güçlenmesine de katkıda bulunmuştur. İnsanın işe geçişi, bu nedenle, uygarlığın imalatına kaçınılmaz bir geçiştir: bu onun ilk özüdür.
İş ve düşünce endüstrisi
Yunan uygarlığının yükselişi ve felsefe eyleminin istisnai ve dikkat çekici bir şekilde yayılmasıyla birlikte, çalışma kavramı, sınıf farklılıkları ona dayanana kadar giderek daha fazla genişlemeye başladı. Çaba kölelerle sınırlıydı, vatandaşlar bundan dışlandı ve fiziksel emek daha az değerli bir sosyal grupla ilişkilendirildi.
Aristoteles'e göre, örneğin fiziksel çalışma, onurlu insanı düşünmekten, politikaya ilgi duymaktan ve erdem sahibi olmaktan alıkoyan dikkat dağıtıcı şeylerden başka bir şey değildir. Genetik ve sosyal faktörlere göre doğa tarafından belirlenen, böylece kimin köle kimin özgür vatandaş olacağını belirleyen toplumda sınıf farklılıklarının gerekliliğini ortaya çıkaran sebeplerden biri de budur. Aristoteles, el emeğinin doğal bir zorlama olduğuna ve insanın daha yüksek ve daha asil bir amaç için var olduğuna inanır.
Bu aşama, çalışma kavramının gelişme aşamalarından biridir ve daha sonra Roma uygarlığına kadar uzanmasına, aşağılayıcı sınıf farklılıklarını teşvik etmesine ve toplumlarda köle sınıfının varlığını sürdürmesine rağmen, köle sınıfının ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. ilk insan sınıflandırması veya iş bölümü ve işin yalnızca fiziksel çabayla ilgili olduğu fikri reddedildi, iki tür Fiziksel emek, zihinsel emektir. Politika ile meşgul olmak, öğretme pratiği, çevreleyen fenomenler hakkında düşünmek, değerler üzerine düşünmek ve teoriler oluşturmak da onun alanını terk etmez.
Eserin ikinci özü bize, uygarlıkların, içlerindeki fiziksel eylem ne kadar karmaşık olursa olsun, entelektüel bir referans, bir teori veya sıkı bir vizyon olmadan var olamayacağını, çünkü bu bedensel eylemin her şeyden önce biyolojik ihtiyaçları karşılamayı amaçladığını söyler. Psikolojik, entelektüel ve ruhsal ihtiyaçlar hakkında? Athena bunun bir örneğidir.Kendi topraklarında, erdem ve ahlakı, ahlaksızlığın reddini isteyen birçok fikir gelişti.
Çalışmak insanı nasıl özgürleştirir? Onu nasıl köleleştirir?
Alman filozof Hegel tarafından formüle edilen “efendi ve köle” diyalektiğinde, ikincisi kölenin aslında efendisinin efendisi olduğunu görür, çünkü eseri ve başkalarının bilmediği şeylerin farkında olmasıyla varoluşunu sağlamıştır. birincisi kabul edilir, ikincisi vazgeçilmezdir. İşi sırasında canını feda etmeye ve ölüme göğüs germeye razı olan köle, fiilen sahibi olsa bile, böylece özgürlük unvanına kavuşmuş, tabiatın esaretinden, onunla yüzleşerek ve tabi kılınarak kurtulmuş, Kendinden daha büyük meselelerle çevrili olarak efendisinin esaretinden kurtuldu. Sosyal ilişkileri güçlendirme çizgisinde çalışmanın bir başka özü de özgürlüğün elde edilmesidir.
On dokuzuncu yüzyılda bu diyalektik, fiziksel emeğin Avrupa'da kölelerle sınırlı olduğu fikrini değiştirdi. Buna dini reform hareketleri ve insan hakları faaliyetleri de katkıda bulunmuş, Sanayi Devrimi'nin ortaya çıkmasıyla birlikte çalışma kavramı farklı bir yön almaya ve toplumun farklı kesimlerinde zorunlu bir nitelik kazanmaya başlamıştır.
Yine özgürlük fikrine dönecek olursak, bir insanı özgür de olsa kapsamlı anlamda köleliğe maruz bırakan eylemler vardır ve bunu toplumun sahibine bakış açısı kontrol eder. Örneğin bir temizlikçi ve diğerleri onun işini ne kadar takdir ettiklerini iddia etseler de, bu işi ikinci derece olarak sınıflandırırlar. Masumların ölümüne sebep olsa da doktor ondan, fakir çocukların zihinlerine karşı suç işlese de öğretmen ondan daha iyidir. Niye ya? Çünkü toplumsal bakış, başkalarını eylemlerine göre sınıflandırır. Eserin, sahibinin özgürlüğünü garanti altına alabilmesi için, toplumsal bir fayda sağlamasına benzer şekilde, kişinin kendisini gerçekleştirmesi gerekiyordu.
Al Zawarib oyununu hatırlıyor musun? Mahallenin en cesur, en bilge ve en zekisi olarak kendini ispatlamayı ve özgürlüğüne kavuşmayı başaran sanatçı Rafik Ali Ahmed'in ustalıkla icra ettiği temizlikçi rolünde çalışarak kendini ispatlama noktasına dikkat çekti. erkekler, başkalarının çalışmalarını görmesine rağmen, ünlü sözünü yayınlayana kadar
Bana ıvır zıvırını göster, sana kim olduğunu söyleyeyim. - Zooaribe oyunu
Hakim normlara aykırı, yeni bir kavram formülasyonudur, ancak gerçekle çelişmez ve işin türüne rağmen özgürlüğü elde etmeyi başarır.
Başarılar, zirvede görüşürüz
